HAZRETİ ÂDEM İLK İNSAN MIDIR?
Hazreti Âdem’den önce insan olarak yaşayanlar var mıydı?
İnsan maymundan mı evrilmiştir?
Kâinat ağacının meyvesine mi insan dendi?
Yoksa kâinat ağacının meyvesi henüz yaratılmadı mı?
İnsan-Zaman Sûresi 1: Hel etâ alel insâni hînun mined dehri lem yekun şeyen mezkûrâ
Meâli: 1- İnsan uzun bir zaman gelip geçirdi, bir şeyi fark eden değildi.
Mu’minûn Sûresi:
12- Gerçek olan şu ki, insanı akıp gelen bir özden varettik.
13- Sonra onu sağlam bir meskende nutfe olarak düzenledik.
14- Sonra da halkettiğimiz nutfeyi bağlayıp iliştirdik. Sonra bağlayıp iliştirdiğimizi embriyo halinde geliştirdik. Sonra embriyodan kemikler oluşturduk. Sonra da kemiklere etler giydirdik. Sonra da onu vücudlandırdık. Sonunda onu halk olarak çıkardık. İşte Allah en güzel biçimde halkeden, tüm varlığı Zatıyla tutandır.
İlk insanı hep Hazreti Âdem olarak biliriz. Peki bu doğru mudur?
İlk ortaya çıkan insan forumdaki canlıya mı insan dendi?
Yoksa kâinati okuyan, düşünen, varlığın birbiriyle olan bağını çözen, varoluşu inceleyen, varedeni anlayan, ünsiyeti anlayana mı insan dendi?
Kur’ân’ı incelediğimizde karşımıza iki Âdem profili çıkıyor.
Birisi insanın yaratılışının bahsi olan kısım.
Yani insan formunda ortaya çıkan ilk canlı.
Diğeri Hazreti Âdem dediğimiz varoluşu ve varedeni anlayan ve sonraki nesillere aktaran Resûl, Nebî dediğimiz kişi.
Kur’ân, Âdem’in beşeri ve Ulvî cihetinden bahseder.
Beşeri ciheti topraktan yaratılan, kan dökücü olan yönüdür.
Ulvî ciheti ise Ruh üflenen yönüdür. Yani Âdem denilen Ruh’tur…
Kur’ân Hazreti İsâ’ya da Âdem’e de aynı mertebeden bahseder, yani Ruh ciheti…
İnsan-Zaman Sûresini incelediğimizde anlıyoruz ki Hazreti Âdem’den önce nice insan formunda kişiler yaşamıştır.
1- İnsan uzun bir zaman gelip geçirdi, bir şeyi fark eden değildi.
Bu ayetten anlıyoruz ki, Hazreti Âdem’den önce uzun yıllar insan formunda bir yaşam vardı.
Bu ayetten anlıyoruz ki, Hazreti Âdem dediğimiz ilk insan değil ilk Resûl-dür.
Yani varoluşunu ve Varedeni “Oku”yan ilk insandır.
Yani kâinatın “Vahy” sistemine ulaşan ilk insandır.
Hazreti Âdem’den önce insan formuyla yaşayanlar, yalnızca beslenme, korunma, üreme gibi duygular içindeydi.
Belki binlerce yıl bu formda bir yaşam vardı.
Hazreti Âdem dediğimiz kişi araştırmalara göre M.Ö 10.000 yıllarda yaşadığına inanılan kişidir.
Resûl ve Nebi tarihi yaklaşık 12.000 yıl içinde olan bir tarihi kapsıyor.
Bilimsel olarak incelemelerde, bulunan kemiklerin analizleri yapıldığında, insanların ataları sayılan, Homo Erectus, Neandertaller ve Homo Sapiens gibi türlerin 500.000 yıl önceye kadar gittiği görülüyor.
Teknoloji ilerledikçe elbette daha doğru analizlerin yapılacağından şüphe yoktur.
Evet anlıyoruz ki Hazreti Âdem den önce insan formunda ki canlılar binlerce yıl yaşadı.
İnsan ne zaman düşündü, araştırdı, varlıktan gelen Vahye ulaştı; işte o kişiye “Hazreti Âdem” dendi.
HazretiÂdem ilk insan değildir, ama ilk Resûl, Nebî olan kişidir.
Peki insan maymundan mı evrildi?
Bu hep tartışılan bir konudur..
Eğer kâinatın varoluşunu iyi okursak, elbette bu soruların cevabına ulaşılacaktır.
İnsan maymundan türemiştir diyen ilimsel verilerle bunu ispat etmek durumundadır.
Türememiştir diyen de ilimsel verilerle bunu ispat etmek durumundadır.
Türler arası geçiş formlarına ulaşılmadan, ilimsel analiz yapmadan, gerçek değerlere ulaşmadan, yorum yapmak hiç bir zaman hakikati yansıtmayacaktır.
Tüm soruların cevabı elbette Dünya kitabının geçmiş sahifelerinde saklıdır. Yeter ki samimi bir şekilde araştıralım.
İnsan maymundan evrilse de evrilmese de bu Allah’ın yüceliğini laf getirmez. Tam tersi Allah’ın yüceliğine daha da hayranlık getirir.
Kur’ânı incelediğimizde tüm yaşamın tek özden geldiğini anlıyoruz.
Yani bir tohumdan ağacın açığa çıkışı gibi.
Tohumdan açığa çıkan ağacın nihayeti meyvedir.
Tohumun ilk filizinden başlayan ağaçlanma evrile-evrile meyveye kadar gider.
Tohumdan filiz çıkar, filiz dal haline gelir, daldan yaprak çıkar ve gövdeleşme, kalın dallanma, yapraklar ve çiçekler ve en son tohum olarak bir süreç vardır. Tohumda tüm ağacın özellikleri saklanır.
Ağacın filizi de, yaprağı da, dalı da, gövdesi de, çiçeği de, meyvesi de hep aynı tohumdan gelir.
Ama filizine filiz, dalına dal, yaprağına yaprak, çiçeğine çiçek, meyvesine meyve denir. Ve filiz dala, dal yaprağa, yaprak çiçeğe, çiçek meyveye benzemez. Lakin hepsi de aynı tohumdan açığa çıkar.
İşte bu kâinatta da varoluş böyle bir süreci gösterir
İşte insan denilen canlı da tek özden bir süreç içinde açığa çıkmıştır.
Maymundan da gelse, insana maymun denmez. Çiçeğe dal denemeyeceği gibi…
Tek özden gelen tüm varlık yapısal olarak benzerlikler taşır.
İnsan ile maymunun genetik yapısı % 99 benzerdir.
Ama insan insandır, maymun da maymundur.
Bir tavuk ile insanın % 60 ya yakın genetik benzerliği vardır.
Bir su yosunu olan Alg ile %30 yakın benzerliği vardır.
Aslında tüm varlığın benzer özellikleriyle birbiriyle kardeş olduğunu görüyoruz.
Ama her tür kendi içinde ayrı bir isimle isimlendirilir.
Yeter ki hakikatleri Dünya kitabının geçmiş sahifelerinde ilmi araştırmalarla samimi bir şekilde araştıralım.
Yeter ki “Oku” ayetinin kendimize emir sayalım ve görünen varlığı incelemeye, anlamaya gayret edelim..
Yeter ki varoluşu ve Varedeni idrak etmeye çalışalım…
İnşAllah gönlü cihetle samimi bir gayret içinde oluruz…