RİBÂ NEDİR?
Ribâ, fâiz aynı kelime midir?
Ribâ kelimesini hep fâiz diye biliriz.
Fâiz kelimesini de bankada paranın getirisi olarak değerlendiririz.
Oysa Arapça da hem fâiz, hem de ribâ kelimeleri vardır.
Her iki kelimeyi de araştırdığımızda görüyoruz ki, her iki kelime de kendi içinde farklı anlamlar taşıyor.
Arapça’da, ribâ, fâiz kelimesinin yerine “istismar” kelimesi kullanılır.
İstismar kelimesinin kökeni de”semere” kelimesidir.
Sömürmek, semirmek kelimesi de buradan gelir.
İşte Arapça’da; ribâ ya da fâiz kelimesinin yerine aslına uygun olan” “İstismar-semirmek-sömürmek” kelimeleri kullanılır.
Ribâ kelimesinin Rab kelimesiyle bir ilişkisi olabilir mi?
Ribâ ve Rab kelimeleri aynı kökten geliyor olabilir mi?
Rab: “رَبّ”
Ribâ: ” ربا”
Rab kelimesi ile Ribâ kelimesinin yazılımlarını incelersek, “Rı, رَ Be ب ” harfleri ile yazıldığını görüyoruz.
Ribâ kelimesinin sonunda hemzeli elif harfinin olduğunu görüyoruz.
Ribâ kelimesinin geldiği kökeni incelediğimizde görüyoruz ki:
Riba, Rib, Ribât, Ribbi, Ribbuyyûn, Rab, Rabbânî, Rabbâniyyûn, Rabıta aynı kökten gelen kelimeler.
Ribâyı anlamamız için, Rab kelimesini incelemeliyiz.
Rab: Vücudlandıran, şekillendiren, biçimlendiren, vücudun sahibi gibi anlamlara gelir.
Kişinin vücudunu şekillendiren, yani kişiyi vücudlandıran ve her an vücudda işleyişiyle kendini gösteren, vücudu tutan, Allah’ın kişideki adı Rab’dir.
Şöyle düşünelim; bir tohumdan ağacın ortaya çıkışı ve ağacın şekillenmesi ve ağacın işleyişi “Rab” tecellisidir.
İşte bir bebeğin vücudlanması, şekillenmesi, vücudun her an işleyişi “Rab” boyutudur.
Rabıta kelimesi de buradan gelir.
İşte Rabıta; her varlığın birbiriyle olan bağıdır, bu bağda Allah hakikatidir.
İşte Rabıta şuurunda yaşamak; öncelikle kendi vücudumuzda ki Rabb’e bağlanmak ve Rabb’ül Âlemin olan yani tüm vücudların sahibi olan Allah’a bağlı olduğumuzun şuurunda yaşamaktır.
Her varlığın vücudunu tutan ve vücudları şekillendiren ve vücüdlarda her an tecelli eden Rab’tir.
Ve her varlığın birbirine bağlılığı Rabıta’dır.
Ribâ’da; vücudlarda ki Rabb’i görememek ve varlığın birbiriyle olan bağını anlayamamaktan gelen şahsileşmek, ego haline düşmek ve kendi çıkarları,menfaatleri için varlığa yaklaşmak demektir.
Ribâ bakışında olan kişi, “ben benim, sen sensin” zannındadır.
Yani benim vücudum bana ait senin vücudun sana ait diye bakmaktır.
Yani vücudları tutan Rabb şuurundan kopmaktır.
Rab; her vücudu tutan, her vücudu şekillendiren, Allah’ın o varlıktaki adı.
Rabıta: Bağlılık, bağlanmak, bütünlülük, birleşmek, her vücudu ve cümle vücudu tutan bağı anlamak..
Ribât: Bağlılık, ip, bağlı olduğu yolda ilerlemek, sağlam yapı,
Riba: Bağlanmamak. İşte ribâ her varlığı tutan bağı anlamamak, Rab şuurunda olmamak.
Yani Ribâ: Seni de onu da bağlayanın bağından, şuurundan uzaklaşmak
Bakara Sûresi 276: Yemhakullâhur ribâ ve yurbîs sadakât vallâhu lâ yuhıbbu kulle keffârin esîm
Meâli: Şahsi menfaat peşinde olanlar, Allah’ı anlamada başarısız olurlar. Dosdoğru hareket edenler ise başarılı olurlar. Fenalarda olup, hakikatleri görmemezlikten gelip örtenlerde Allah sevgisi yoktur.
İşte bir kişiye kendi şahsi menfaati için gitmek, kendi çıkarı için yaklaşmak, kendine menfaat edindirmek için olan her türlü yaklaşım “Riba” dır.
Eğer bizler, karşımızda ki kişinin de vücudunu tutanın Rab olduğunu anlarsak ve tüm vücudları tutanın da Allah olduğunu anlarsak, kişilere olan yaklaşımız Allah rızası için olur, asla kendi çıkarımız için olmaz.
İşte Ribâ; Rab şuurundan kopmaktır.
Rab şuurundan kopan kişi ben benim sen sensin yaklaşımı içinde olur.
Beni de seni de tutan Allah’tır şuurunda olmayan kişidir.
Ben benim sensin zihniyetinde olan kişi, her varlığı ayrı olarak görür, varlığı eşya boyutunda görür, tüm varlığı tutan Allah’ı idrak etmekten uzaktır.
Böyle olunca kişi; kişilere, varlığa öncelikle hep şahsi menfaatleri için yaklaşır ve kişileri, varlığı kullanır, kişilerin ve varlığın kişisel haklarını zedeler.
İşte Ribâ; şahsi menfaat peşinde olmaktır, çıkar için yaklaşmaktır, kullanmak için yaklaşmaktır.
Her vücudu tutan Rab’tır.
Her vücudu tutan Rab’bi görememek ise ribâ’dır.
Ribâ’ya düşen kişi artık varlığın dış boyutunda kalır ve o varlıktan kendi şahsi çıkarına uygun olarakona yaklaşır.
Bir kişiye kendi şahsi çıkarı için gitmek ribâ’dir.
Kişi bir arkadaşına onun derdi için değil, kendi çıkarı için gitmesi ribâ’dır.
“Hadi arkadaşıma gideyim, bir çayını içeyim” niyetiyle arkadaşına gitmek ribâ’dır.
Ama arkadaşına giderken onun derdi için gitmek ve giderken de elinde bir hediye ile ona gitmek ise insanlıktır.
İşte kişileri her türlü cihetten kullanmak niyeti, ribâ’dır.
Bir siyasetçinin halktan oyunu istemek, halk için devlet için değil de kendi şahsi çıkarı içinse bu bile ribâ’dır.
Çünkü ribâ’da kişi, cümle vücudları tutan Allah şuurundan uzaktır.
Eğer kişi, her vücudu olan Rab’dır, şuurunda olsa hiçbir varlığa zerre kadar zarar için yaklaşamaz.
Yani sureti değil, sîreti idrak edebilse, varlığa zarar için yaklaşamaz.
İşte ribâ; Rab şuurundan uzak olmaktır.