KİBİR
Küçük görme hiçbir kimseyi
Hor bakma hiçbir varlığa
Sakın büyük görme kendini
Alay etme hiç bir kimseyle
Kibre düşme sakın
Övünme hiçbir zaman
Gösteriş peşinde olma
Büyüklük içinde olma
Karartma aklını
Kirletme gönlünü
Temiz eyle hâlini
Sırları sakla
Kimsenin sırrını, kimseye deme
İyi niyetle olsa da söyleme
Örnek göstermek için de olsa söyleme
Gönülleri rencide etme
Gönülleri kibre düşürme
Haset, fesat içinde olma
Hiçbir kimseyi kıskanma
Kötü bir şey düşünme
Zarar verme hiçbir kimseye
Tevazudan uzaklaşma
Sakın kendini büyük görme
Ölümlü olduğunu sakın unutma
Unutma ki sen de bir kulsun
Unutma ki sen de ölümlüsün
Soluduğun havaya muhtaçsın
İçtiğin suya muhtaçsın
Toprağa, topraktan gelene muhtaçsın
Hava sana muhtaç değil
Sen soluduğun havaya muhtaçsın
Su sana muhtaç değil
Ama sen suya muhtaçsın
Bitkiler, hayvanlar sana muhtaç değil
Ama sen hepsine muhtaçsın
Doğada hiçbir şey sana muhtaç değil
Ama sen hepsine muhtaçsın
Unutma ki sen;
Varlıkta en muhtaç olan kul sensin
En aciz olan sensin
Unutma ki;
Beşersin düşersin
Her zaman hata yaparsın
Mükemmel olmaya çalışma
Unutmak ki sen,
Bir kulsun
Unutma ki sen,
Ölümlüsün
Unutma ki;
Birini küçük görmek kibirdir
Kendini büyük görmek kibirdir
Birini kötülemek kibirdir
Alay etmek kibirdir
Ayrımcılık içinde olmak kibirdir
Varlığı küçümsemek kibirdir.
Bil ki;
Varlığın ardında sahibini görememek
Varlığı tutan Zâtı görememek
Sûrette kalmak
Sîreti görememek
Ten boyutunda kalmak
Can şehrine geçememek
Kul olduğunu unutmak
Ölümü unutmak
Seni kibre düşürecektir.
Unutma ki kibir içinde olanın;
Allah inancı sahtedir
İmanı boştur
İbadeti gösteriştir
Nedir kibir?
Kibre düşmek kişiyi ne hâle koyar?
Kibre düşmemek için ne yapmalıyız?
Kibr, Kibir, Kebir, Ekber, Kabir, Kubur, aynı kökten gelen kelimelerdir.
Kibir: Kendisini üstün, farklı, yüce, seçilmiş, şanlı, şerefli, zengin, gösterişli görme düşünceleri ve o düşüncelerden doğan hallere denir.
Yani kısacası, kendini üstün-yüce görüp başkasını küçük görme durumudur.
Kibir: bir kişiyi ya da bir varlığı küçük görmek, onu aşağılamak, onu önemsememektir
Kibre düşen kimse; varlığın sûretini görür, sîretini göremez
Yani varlığın dışını görür içinde olan Zâtı göremez
Kibir ehli, kendini büyük görendir
Kibir ehlinin imanı yoktur, şeytan ondan olur
Kibir; ilâhî sevgiden kopmaktır.
Mü’min sûresi 56: …” fî sudûrihim illâ kibrun” “onların gönüllerinde sadece kibir vardır”
Neden birbirimize:
Hor bakarız.
Karşımızda ki kişiyi yok sayarız.
Önemsemeyiz, küçük görürüz.
Bilgisini, konumunu, kıskanır, ya da aşırı derecede yüceltiriz.
İnanç konusuna gelince kendimiz gibi olmayanı kâfir sayarız, cehennemlik görürüz?
Bir makama gelmiş olanı yüceltir, toplumda bazı kişileri alt tabakalarda görürüz ve onları aşağılarız?
Neden zengin olan kişiye yakın olmayı, fakir olan kişiden uzak durmayı seçeriz?
Neden bir makama gelen kişiye yakın olmayı, toplumda bir yere gelememiş kişiden uzak durmayı seçeriz?
Neden kimilerine özenir, kimilerinden iğreniriz?
Neden, kimini güzel kimini çirkin sayarız?
Neden, sevdiğimizi ilâh yerine koyarız?
Neden hoşlanmadığımıza karşı içimizde küçük görme, nefret duygusu oluştururuz?
Neden ölüm denen gerçeği unuturuz, ölmeyecekmiş gibi madde alanına esir olmayı seçeriz?
Neden paranın, makamların, şan-şöhretlerin esareti içinde yaşarız?
Neden kendi aslımızı ve varlığın aslını düşünmeyiz, her varlığın birbiriyle olan bağını anlamaktan uzaklaşırız?
Ve kendi benliğimizde yaşamayı seçeriz?
Neden karşımıza çıkan birinin hemen dış boyutuna bakarız, makamını, mesleğini, ailesinin kim olduğunu merak ederiz?
Neden varlığın dış boyutunda, yani toprak boyutunda kalırız, iç boyutlarını, birliği anlamaya çalışmayız?
Neden kişilerin arkasından konuşur, dedikodusunu yapar, onları küçümser yok sayarız?
Neden kişilerin özel hayatlarını kurcalar, sırlarını saklamayız, en yakın arkadaşımıza, başkalarının sırlarını”bak kimseye söyleme” diyerek anlatırız?
Neden gönülleri rencide ederiz?
Neden, iyi niyetle de olsa sonunu düşünmeden hareket ederiz?
Neden kişiler hakkında iftiralar atar, yalanları yayarız?
Neden birinin makamına göz diker, onu makamından etmek için karalamalara girişiriz?
Neden bir arkadaşımızın zenginliğini kıskanır, onu karalarız?
Neden şahit olmadığımız şeyleri, şahit olmuşuz gibi anlatırız?
Neden güzel bir hâli, davranışı olanı kıskanırız?
Neden güzel giyinen, öz güveni yüksek olan, bakımlı olan birine karşı içimizde kıskançlık oluşur?
Neden, kendi bildiğimiz bilgileri en doğru başlarının bilgilerini eksik ya da yok sayarız?
Neden biri konuşurken onun eksiğini aramak için dinleriz?
Neden birilerini dinlemeyiz?
Dinler gibi görünsekte, neden onu yargılarız?
Neden kendi bildiğimizden vazgeçmeyiz?
Neden kendi bildiğimizi en doğru biliriz?
Neden, bir kişinin fikirlerine, ortaya konan yeni bir düşüncelere tahammülümüz olmaz?
Neden kişilere soru sorarken, onları yargılar gibi, onların eksiğini arar gibi sorarız?
Neden kendi inancımızı, ibadetimiz en doğru başkalarının inancını doğru değil diye görürüz?
Neden bir varlığa hor bakarız, onu önemsemeyiz?
Evet, bu bakışların hepsinin altında, “kibir” yatıyor olabilir mi?
Kibri tam olarak anlayabildik mi?
Kibir nereden doğar, kişiyi nasıl esir alır hiç düşünebildik mi?
Kibir içinde olduğumuzu fark edebildik mi?
Birini hor gördüğümüzde, onu gereksiz gördüğümüzde, kibre düştüğümüzü fark edebildik mi?
Birine karşı; bu şu inançtan, bu alevi, bu sûnni, bu bektaşi, bu caferi, bu şii derken, onu ötekileştirip, küçük görmenin kibrine düştüğümüzü fark edebildik mi?
Bazı kişilere, bunlar içki içiyor, zina yapıyor, derken, onları günahkâr görürken, onları aşağılarken, nasıl bir kibre düştüğümüzü fark edebildik mi?
Evet nedir kibir?
Kibir; kendini üstün-yüce görüp, başkalarını küçük görme hastalığıdır.
Kibir; her varlıkta”Ekber” olanı göremeyip, kendine”Ekberiyet” isnat etmektir.
Kibir başkasını küçük görmekle, kendini yüce görmekle başlayan bir esarettir, hastalıktır, şeytanlıktır.
Kibir:
Kendi aslını ve varlığın aslını unutup,
Varlığı var edeni unutup,
Her varlıkta varlığı her an kimin tuttuğunu unutup,
Varlığın sahibini unutup,
Kendine varlık isnat etmekle başlayan,
Kendini üstün-yüce, başkasını küçük-hor görmekle başlayan hasta düşüncenin halidir.
Kibir: İnancını, Milletini, Mesleğini, Cinsiyetini, Makamını, Ailesini, Hâl ve davranışlarını üstün görüp diğer kimseleri ya da grupları küçük görme hastalığıdır.
Kibir kişinin içinde olduğu müddetçe, sevgi gibi görünen her hâl, kibre hizmet eden şahsi menfaat, çıkar halidir.
Nahl Sûresi 23……inne hu lâ yuhıbbul mustekbirîn
Meâli:…..Muhakkak ki o kibirli kimselerde sevgi yoktur.
Nahl Sûresinde muhteşem bir şekilde belirtildiği gibi, kibirli olan kimselerde sevgi yoktur.
Sevgiyle davranıyor gibi görünen kişinin asıl maksadı, gayesi kendi şahsi çıkarları olabilir.
Onun için kişi, içinde kibir olduğu müddetçe, sevgiyle yaklaşsa da, güler yüzlü yaklaşsa da, ya da duygusal yaklaşsa da, bunların hepsi birer örtüdür.
Örtünün altında ise asıl niyet vardır.
Kibir bir hastalıktır ve hastalıkların en tehlikelisidir.
Kibir bir günahtır ve günahların en büyüğüdür.
İçimizde kibir olduğu müddetçe, hangi alanda olursak olalım, kibir içinde oluruz.
Bu alanları incelersek:
-İnanç kibri: Kendi inancını, ibadetini, diğerler inançlardan üstün görme kibridir.
Örnek: Ben Müslüman’ım, Mûsevi’yim, İsevî’yim, Budist’im vs gibi diyerek kendi inancını diğerlerinden üstün görme kibri.
-Millet kibri: Kendi milletini, diğer milletlerden üstün görme kibridir.
Örnek: Ben Kürt’üm, ben Türk’üm, ben Arap’ım, ben Çerkez’im, Alman’ın, İtalyan’ım vs..deyip, kendini diğerlerinden üstün görme kibri.
-Meslek kibri: Kendi mesleğini, diğer mesleklerden üstün görme kibridir.
Örnek: Doktor, Mühendis, Hâkim, Avukat, Çiftçi, Esnaf, gibi kendi mesleğini diğerlerinden üstün görme kibri.
Tüm meslekler; topluma, varlığa, insanlara hizmet içindir.
Toplumda; Doktor da, aşçı da, çiftçi de,ayakkabı boyacısı da hizmet üretmektedir.
Hiç bir mesleğin diğerinden üstünlüğü yoktur, her biri kendi içinde farklı değerler taşır, hizmetler taşır.
Tüm meslekler birbirine muhtaçtır.
-Makam kibri: Hizmet alanında, geldiği makamı üstün görme, diğer makamları küçük görme kibri.
Örnek: Müdür, Kaymakam, Vâli, Milletvekili, Bakan, Başbakan, Memur olup, belli makamlara gelip, kendini halktan koparmak, birilerini küçük, önemsiz görüp, kibrin içinde düşmek.
Kendini ve makamını üstün görüp, diğerlerine hor bakma haline düşüp, kibrin içinde düşmek.
Yani kendini üstün görüp, alt kadrolardaki kişileri ya da başka kişileri, mesela bir ayakkabı boyacısını, çöpçü kardeşimizi küçük görme kibrine düşmek.
Bir makama oturduğunda o makamın nasıl bir hizmet için olduğunu unutup, kendini makamını üstünde görme kibri ve diğer makamlarda olanları aşağı görme kibrine düşmek.
-Cinsiyet kibri: Kendi cinsiyetini üstün görme kibridir.
Kendi cinsiyetini üstün görmenin kibrine düşmek ve karşı cinsi aşağılamak.
-Aile kibri; Kendi ailesini, atasını, çocuklarını, diğer ailelerden üstün görüp, başkalarını küçük görme kibridir.
-Hâl ve davranış kibri; Davranışlarıyla, konuşmalarıyla, oturma- kalma halleriyle, yürüyüşüyle, vasıta sürmesiyle, başkalarına kendini üstün gösterip, diğerlerini küçük göre kibridir.
Kibir kişiye asla huzur vermez.
Kibir içinde olan asla sevgiye ulaşamaz.
Kibir içinde olan, öfkeli, kavgacı, geçimsiz, alıngan, kırılgan olur.
Kibir içinde olan, kırıcı, sesini yükselten, bildik, inatçı, tartışmacı olur.
Kibir içinde olan, hayattan, doğadan, dostluktan kopuktur.
Kibir içinde olan cimridir, bencildir, kendine yaşayan biridir, yardımdan uzaktır.
Kibir içinde olan kişinin vücudu, salgıladığı salgılarla, kişiyi bunalıma sürükler.
Peki kibirden nasıl kurtuluruz?
Kibri bizlere öncelikle doğduğumuz ailemiz bulaştırır.
Doğan bir çocuğa başkalarını küçük görmekle ilgili anlatılan her bilgi, ayrımcılık getiren her bilgi, çocuğun kibirli olmasına yol açar.
Aileden gelen eğitim,aktarılan bilgiler çok önemlidir.
Kibirden kurtulmanın tek yolu; cümle varlığın birbiriyle bağını anlamak, tüm varlığı tutan ilâhi güçle tanışmak ve o gücü kendinde ve her varlıkta görmekle mümkündür.
Her varlıkta ekber olan Allah’a teslim olan kişide kibir olmaz.
Her varlığın ardında Allah’ın olduğunu bilen kişide kibir olmaz.
Allah hakikatine ulaşan kişide kibir olmaz.