EL ALİYY ESMASI
ALİYY
Aliyy العلي Zâtıyla yüce olan, her yerde yüceliğini gösteren
Allah’ın “Aliyy” esması, nûr boyutunun ve rûh boyutunun özüdür.
Bu öz, varlığın şekillenmesinde kendini gösterir.
Aliyy esması, alîm esmasının varlıkta tecelli etmesiyle kendini gösterir.
Allah, ilmiyle her yerden yüceliğini ispat eder.
“El Aliyy” esmasını, esma olarak değerlendirmek yerine, tüm esmalardan yansıyan yücelik olarak görmek daha uygun düşer.
Allah her varlıkta, varlığı tutan zâtıyla yüceliğini yansıtır.
Allah’ın zikrinde, fiilinde, sıfatlarında ve zâtında aliyy esması vardır.
Allah’ın “El Aliyy” esması tüm âlemleri kuşatır.
“El Aliyy” esması, tüm esmalardan kendini gösterir.
Kişi zaten bedeninde Allah’ın yüceliğini taşıyordur, amaç bunu idrak etmesidir.
Kişi Allah’ın yüceliğini ilmi olarak anlamaya çalışmalıdır.
Allah’ın yüceliğinin yanında başka bir yücelik yoktur.
Damla deryaya karışınca, bir olur.
Bu birliktelikte, damla deryaya “Yüce olan sensin” seslenişi olmaz.
Kişi Allah’ın yüceliğini anlamalıdır ve her şeyin o yücelikle sarılı olduğunu görebilmelidir.
Kişinin Allah’ın yüceliğini anlayabilmesi, “El Alîm” esmasının kişide tecelli etmesiyle mümkündür.
Yani kişi, Allah’a ait olan ilimle, varlığın nasıl var olduğunu anladığında, bu âlemin nasıl bir yücelik taşıdığını görür, işte bu yücelik zerreden küreye Allah’ın yüceliğidir.
Kişi, Allah’ın yüceliğini ancak ve ancak, sıfatlar boyutunda görür.
Kişi, Allah’ın ilmiyle, Allah’ın yüceliğine, kendi vücudunda ve varlığın vücudunda şahit olur.
İlim üzere hareket eden kişi, her varlıkta nasıl bir mucizevi işleyiş olduğuna şahit olur.
Eğer kişi, bu esmayı layıkıyla anlayamazsa, kendine yücelik vermeye başlar ve şeytanlaşır.
Kibir buradan gelir. Kişi kendini, yolunu, inancını, mesleğini, cinsiyetini, milletini yüce görüp, başkalarını küçük görürse, bu esmanın mânâsını hissedememiş demektir.
Allah’ın her varlıkta yüceliğini görememek, kendine bir şeyler nispet etmeye yol açar.
“El Aliyy” esması, Allah’ın zatına mahsustur, Allah’ın zatından çıkan her şey de aliyy esması yansır.
Yani güneş ve güneşten yansıyan ışıklar gibi.
Yüce olan, ulvî olan Allah’tır, Allah her varlıkta tüm nitelikleriyle yüceliğini gösterir.
Kişi asla yüce olamaz, yüce olan kişinin vücûdunu tutan Zâttır.
O zât da Allah’ın kendi zatıdır.
“El Aliyy” esmasını, lafzi olarak söylemek başka şeydir, mânâsına ulaşıp, her varlıkta Allah’ın yüceliğini görmek başka şeydir.
Sadece kişi: “Ey Allah’ım! Seni seninle anlamayı nasip et, yüce olanın senin olduğunun şuuruna ulaşmayı nasip et” diye dua etmesi doğru olandır.
Kişinin kibre düşmesi, kendini yüce görmesinden ileri gelir.
Kibir, kişinin kendini yüce, başkasını hor görme, küçük görme hastalığıdır.
Kibir, kişinin kendini ilâhlaştırması, kendini yüce görmesidir.
Kendini yüce gören, varlıktan kopar ve kendini farklı görmeye başlar.
Kişi Allah’ın yüceliğini unuttuğu an, kibirleşmeye başlar ve yaratılanı hor görmeye başlar.
İşte böyle durumda kişi, düştüğü kibirden hemen dönmeli ve Allah’ın “El Aliyy” esmasını hissetmelidir.
Kişi, başka birini ya da bir varlığı küçük gördüğü an, anlamalıdır ki kibre düşmüştür ve böylelikle kendini yüce görmüştür ve Allah’ın “El Aliyy” esmasının şuurundan uzaklaşmıştır.
Kişi böyle durumda, hemen kendine şöyle seslenmelidir:
Bil ki seni vücûdlandıran, onu da vücûdlandırdı.
Bil ki seni var eden, onu da var etti.
Bil ki senin de onun da kalbini attıran, vücûdunu çalıştıran aynı Allah’tır.
Bil ki sen nasıl biz özden var oldunsa, o da aynı özden var oldu.
Bil ki sen hiçbir varlıktan, hiçbir kimseden yüce değilsin.
Hiç kimse yüce değildir, sen hiç kimseden, hiç kimse de senden yüce değildir.
Bil ki senin vücûdunun içinde olmakta olan işleyiş, sıfatlar, vücûdunu tutmakta olan Zât aynısıyla küçük gördüğünde de vardır.
Bil ki sen soluduğun havadan, içtiğin sudan, beslendiğin topraktan ve ateşten üstün değilsin.
Bil ki sen, havaya, suya, toprağa, ateşe muhtaçsın, onlar ise sana muhtaç değildir.
Bil ki yüce olan Allah’tır, sen asla yüce olamazsın.
Bil ki Allah, yüceliğini her varlıktan her an göstermektedir.
Fussilet Sûresi 38: “Fe in istekberû fellezîne inde rabbi ke yusebbihûne lehu bil leyli ven nehâri ve hum lâ yesemûn.”
Meâli: “Eğer küçük görmek gibi bir hâle düşersen; hemen seni vücudlandırana ait olan o hakikatleri hatırla. Gece ve gündüz O’nun efâl, sıfat, Zâtının tecellilerini idrak et ve onları hiç yorulmadan anlamaya çalış.”
Aliyy, ulvî, ulu, ulvîyet aynı kökten gelen kelimelerdir.
Allah’ın her varlıktaki yüceliğine şahit olan, yaşantısında bunu belli eder.
O kişi hangi varlığa bakarsa baksın, o varlığın içiyle dışıyla Allah’ın yüceliğini yansıttığı görür.
Allah’ın aliyy esması, nûr boyutunun, rûh boyutunun varlıktan yansımasıdır.
Tüm esmalar varlığın, şekillenmesindeki tecellilerdir.
Bu tecellilerin hepsi, “El Aliyy” esmasından gelir.