TALÂK EŞİNİ BOŞAMAK MIDIR?
Talâk, karısını boşamak mı demektir?
Talâk hakikati nedir?
Talâk, kişinin bağlandığı eş edindiği tüm kötü huylarını bırakmak, boşamak olabilir mi?
Kur’ân’da geçen,Talâk ayetleri ve Talâk Sûresi, eşini boşamaktan mı bahseder?
Talâk Sûresi 1- Diyanet: Ey peygamber! Kadınları boşamak istediğinizde……..
Allah karısını boşamak isteyen erkeğin isteğine göre ayet mi vahyediyor?
Ahzab Sûresi 49: Diyanet: Ey iman edenler! Mü’min kadınları nikâhlayıp, sonra onlara dokunmadan (cinsel ilişkide bulunmadan) kendilerini boşadığınızda…….
Bu ayete göre iman edenler erkekler mi oluyor?
Kadınların iman etme durumu yok mu?
Kur’ân’a göre erkeklerin boşama hakkı var da kadınların yok mu?
Önce Talâk kelimesinin anlamını araştıralım.
Talâk; bırakmak, ayırmak, ayrılmak, çözmek, bağını çözüp salıvermek, bağlı olduğu şeyden kurtulmak, uzaklaşmak, gibi anlamlara gelirken, bizler neden bunu, karısını boşamak diye düşünürüz.
Oysa insan; bağlı olduğu, esir olduğu, öfkesinden, fâsıklığından, kibrinden, kendini ilah görme huyundan, makam takıntısından, hakir görme gibi huylarından da boşanabilir.
Kişi önce kötü huylarıyla evli olduğunu, huylarını eşi haline getirdiğini, batıl inançlarla evli olduğunu, ayrımcılık yücelik algısı veren inancıyla evli olduğunu anlamalıdır.
Ve bunlardan kurtulmaya çalışmalıdır, yani bunları boşamaya çalışmalıdır.
Bakara Sûresi 229: El talâku merratân fe imsâkun bi marûfin ev tesrîhun bi ihsân ve lâ yahıllu lekum en tehuzû mimmâ âteytumûhunne şeyen………
Diyanet:(Dönüş yapılabilecek) boşama iki defadır. Sonrası, ya iyilikle geçinmek, ya da güzellikle bırakmaktır……
Tevhîd-i Kur’ân Meâli: Cehalet bağından kurtulmak makamlar üzeredir, öyle ki bir irfaniyet içinde o hallerden el çekmektir, ya da iyi bir şekilde cehaleti anlayıp o halleri bırakmaktır. Bıraktığınız o hallere tekrar dönüp sarılmanız size uygun değildir. ……………………………….
Bakara Sûresi 227: Ve in azemût talâka fe innallâhe semîun alîm
Diyanet: Eğer (yemin edenler yeminlerinden dönmeyip kadınlarını) boşamaya karar verirlerse (ayrılırlar). Biliniz ki, Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
Tevhîd-i Kur’ân Meâli: Eğer o cahil hallerini bırakmada kararlı davranırlarsa, muhakkak ki işittirenin, ilmiyle varedenin Allah olduğunu anlarlar.
Meâlleri incelediğimizde hemen hemen hepsinin, erkeklerin kadınlarını boşamasını işlediğini görüyoruz.
Ve yapılan meâllerde, Kur’ân’ın boşamayı erkeğe hak olarak sunduğunu, kadının kocasını boşama hakkı olmadığını görüyoruz.
Gerçekten böyle mi?
Çok düşünmek gerekir.
Gerçekten Allah; erkeğe karısını boşama hakkı verdiğini, kadına vermediğini mi anlamamız gerekir.
Kur’ân’da ki talâk ayetini, erkeğin karısını boşaması olarak mı anlamamız gerekir.
Yoksa her kişinin, eş edindiği kötü huylarını bırakması, boşaması mı olarak düşünmeliyiz.
Meâlleri incelediğimizde tüyleri diken eden çeviriler karşımıza çıkıyor.
Ahzâb Sûresi 49: Diyanet: Ey iman edenler! Mü’min kadınları nikâhlayıp, sonra onlara dokunmadan (cinsel ilişkide bulunmadan) kendilerini boşadığınızda…….
Çeviriyi incelediğimizde, Ey İman edenler, denilen kesim erkekler oluyor.
İnsan düşünmeden edemiyor, kadınlar iman edenler grubuna girmiyor mu?
Allah böyle ayetler sunmuş olabilir mi?
Ve erkeklere deniliyor ki; kadınları boşadığınızda, bunu bile okuduğunda insan ürperiyor, erkelere boşama hakkı var, kadınlara yok.
Kadın adeta bir mal gibi görülüyor.
Mekke’li müşrikler, kadını insan yerine koymaz, kadını, alınıp kullanılan satılan, başlarından atılan bir mal gibi görürlerdi.
Onlar kadın erkek eşit demezler, kadının ruhu yok derlerdi.
Nasıl oluyor da bu zihniyet Kur’ân’da ayetler olarak karşımıza çıkıyor.
Oysa Hazreti Muhammed; kadın erkek eşittir, kadın da bir insandır, dedi.
Meâllerin çevirilerini okuduğumuzda, erkeklerin kadınlarını boşama isteklerine sanki vahiy gelmiş gibi bir algı oluşuyor.
Böyle bir Allah inancı olabilir mi?
Allah böyle vahiyler sunmuş olabilir mi?
Yoksa hep, erkekerkil zihniyetler, kadınları insan yerine koymayan zihniyetler, Kur’ân’ı meâl olarak çevirmiş olabilirler mi?
Neden Nisâ kelimesini hemen kadın olarak çeviriyoruz
Neden zevç kelimesini eş olarak çeviriyoruz.
Nisâ, Nâs kelimesinin müennesidir.
Nâs, insan olan.
Nisâ; insan olma yolunda olan, kendini bilme yolunda olan anlamına da gelir.
İnsan olma yolunda olan her kişi”Nisâ”dır.
Zevç ise; aynı yolda olan, eş olan, yoldaş olan, cins, tür, beraber hareket eden gibi anlamlara gelir.
İşte Talâk; eşini boşamak değil, kendini bilme yolunda tüm kötü huylarını boşamak, bırakmak ve bir daha o kötü huyları eş edinmemek demektir.
Kur’ân Allah’ın “Adl” isminin tecellisidir.
Kur’ân; kadını insan yerine koymayan, alınıp satılan, istediğinde başından atılacak olan bir mal gibi asla sunmaz.
Meallerde bunu böyle çevirenler tekrar tekrar düşünmelidirler.
Hazreti Muhammed’in siyerine uymayan bir meâl olur mu hep sorgulamalıdırlar.
Talâk eşini boşamak değil.
Kişinin kendine nisbet ettiği;
Nisbetlerinden,
Tüm fena huylarından,
Gurur, kibir, dedikodu, mal hırsı, hor görmek gibi kendine eş edindiği hoşlandığı tüm kötü huylarından,
Fitnelik, fesatlık, iftira, yalan gibi kendini esir olan huylarından
Ve bilhassa Allah’a ait olan tüm niteliklere, benim deme gafletini boşamaktır, terk etmektir.
Talâk Sûresi 1:
Tevhîd-i Kur’ân Meâli:
1- Ey Hakikati bildiren! Nefsini tanıma yolunda olanları bırakacağınız zaman, artık onları hakikatlere uygunluk ölçüsünde belirli bir dönem içinde bırakın ve bir müddet bekleyin. Sizi vücudlandıran Allah’a karşı fenalara düşmekten sakının, ortak koşmayın. Bulundukları makamlardan onları dışarı atmayın. Onlar da apaçık fena hallerde bulunmasınlar, hakikatlerden dışarı çıkmasınlar. İşte bunlar Allah’ın sınırlarıdır. Kim Allah’ın sınırlarını aşarsa, o nefsini bilmezse, işte o zalimlerden olur. Umulur ki bundan sonra bütün varlıktaki işleyişin, bütün varlığı ortaya koyanın Allah olduğunu anlarsınız.