KUR’ÂN’A ABDESTSİZ DOKUNULMAZ DENMESİNİN HİKMETİ.

 

Toplumda hep söylenir”Kur’ân’a abdestsiz dokunulmaz” diye.

Abdestsiz dokunulmaz denilen, okuduğumuz Mushâf-ı Şerîf mi, yoksa canlı bir kitap olan vücudumuzun hakikatleri mi?

Abdest, vücudumuzun dışını suyla yıkamak mıdır, yoksa gönlümüzü temizlemek midir?

Abdestden murad nedir?
Kur’ân nedir?
Mushâf-ı Şerîf nedir?

Burada bizlere belirtilen, suyla alınan abdest mi yoksa gönlümüzün temizlenmesi mi?

Suyla olan temizlenme, bedenimizin dışını temizler.

Oysa gönlümüzün temizlenmesi, gönlümüzde olan tüm kötü düşüncelerden temizlenmektir.

Vâkıa Sûresi 79 tecelli ettiğinde, ortada henüz kitap haline getirilmiş bir Mushâf yoktu.
Yazılanları incelediğimizde görüyoruz ki, Vâkıa 79, Mekke’de tecelli etmiştir. 
Ki ortada henüz Mushâf yoktur.
Abdest bile hicretten sonra emredildi diye yazılır. 
Mushâf-ı Şerîf, Hazreti Muhammed’in vefatından sonra toplanmaya başlanmış ve kitap haline getirilmiştir.

Vâkıa Sûresi 79: Lâ yemessuhû illel mutahherûn
Meâli: Ancak tertemiz olanlardan başkası ona temas edemez, onu anlayamaz.

Vâkıa Sûresi 79 u delil göstererek “Kur’ân’a abdestsiz dokunulmaz” söylemini iyi incelersek, aslında söylenen hakikatin ne olduğunu anlarız.

Kur’ân nedir diye, Mushâf-ı Şerif’i incelediğimizde anlıyoruz ki, Kur’ân denilen kitap, her varlıktır, tüm kâinattır.

Mushâf-ı Şerîf; değerli bilgiler taşıyan, yani manevi bilgiler taşıyan sayfalar demektir.
Kitap haline getirilmiş sayfalar demektir.

Mushâf-ı Şerîf; kulların oluşturduğu kitaptır.
Kur’ân; Allah’ın oluşturduğu canlı kitaptır, yani her varlıktır.

Mesela göz adına yazılan tüm kitapları insanlar yazmıştır.
Ama gözün kendisi, yani göz adına yazılan kitapların kaynağı olan, canlı kitap olan başımızdaki göz organı Allah’ın oluşturduğu kitaptır.
Dünyada göz adına yazılan tüm kitapların kaynağı canlı kitap olan “Göz”ün kendisidir.

Vâkıa Sûresi:
77- Muhakkak ki tüm varlık elbette Kur’ân’ı Kerîm’dir. 
78- O varlık kitabının içinde gizli bir âlem vardır. 
79- Ancak tertemiz olanlardan başkası ona temas edemez, onu anlayamaz.

İnsanın vücudu bir Kur’ân’dır.
Her varlık bir Kur’ân’dır.
Tüm kâinat bir Kur’ân’dır.

İnsan canlı Kur’ân’dır.

Kur’ân; birlik içinde okunan şey demektir. 
Okunacak olan kişinin kendi vücut kitabıdır.

Her varlık, her kişinin vücudu, tüm kâinat, zerreden küreye olan tüm varlık okunabilecek, anlaşılabilecek bir şekilde var olmuştur.

Her kişinin vücudu bir Kur’ân’dır. 
Tüm gerçekler kişinin vucüt kitabında satır satır yazılıdır.
Her varlık bir Kur’ân’dır.
Her varlığın içinde olan nitelikler, hakikatler birer ayettir.

Ayet: İşaret, delil, iz, belirti, hakikati gösteren deliller demektir.

Yûsuf Sûresi 105: Ve keeyyin min âyetin fîs semâvâti vel ardı yemurrûne aleyhâ ve hum anhâ muridûn.
Meâli:Göklerde ve yerde nice ayetler vardır ki yanından gelip geçerler ve onlar onun farkına varmazlar.

Anlıyoruz ki, her varlık bir ayettir, her varlığın içinde olan deliller birer ayettir.

Eğer kişinin gönlü kirli ise, yani abdestsiz ise, kişi kendi vücudunda ve her varlıkta olan hakikatlere temas edemez, hakikatleri anlayamaz.

Kişinin hakikatleri anlaması, onlara temas edebilmesi için öncelikle gönlüne abdest aldırmalıdır.

Gönlümüzde olan;
Gurur, kibir, benlik, 
İnat, hasetlik, fesatlık, fâsıklık, 
Dedikodu, çekiştirme, iftira, yalan
Birine hor bakma, birini yüce görme, 
Makam hırsı, şan hırsı, 
Para, mal, mülk esareti,
Aldatmak, hak yemek, çalmak, 
Birine zarar vermek, kötülük yapmak,
Kişilerin makamına göz dikmek, çekememek, 
Kişilerin hakkını yemek, zerre miktarda olsa parasına, malına göz dikmek vs gibi bizleri kirleten tüm kötü hallerden temizlenmek, gönül abdestine ulaşmaktır.

Yoksa vücudumuzun dışındaki kiri görür de, içindeki bu kirleri görmezsek, asla abdestli olamayız.

Abdestten murat; gönlümüzü temizlemektir.

Gönlü temiz olmayanın, Kur’ân’daki manaya ulaşması, o manaya temas etmesi olamaz.

Bin defa suyla vücudun dışını yıkasak, gönül temiz olmadıktan sonra kişi abdestli sayılmaz.

Hakikatlere, ancak ve ancak gönlünü temizleyenler ulaşabilir.

Gönül temiz olmadan, Allah şuuruna ulaşmak mümkün değildir.

Gönlü temiz olmayan kişi; her gün bin defa suyla abdest alsa, bin rekat namaz kılsa, Allah hakikatini anlayamaz, gönül cennetine adım atamaz.

Gönlü temiz olan, çevresinde iyi hallerle hareket eder, hiç kimseye zerre kadar zarar vermez, tertemiz huylar içindedir.

Enfâl Sûresi 37- Temiz huylu olanla, kötü huylu olan; Allah’ın hakikatlerini anlayıp anlamadığına göre ayırt edilir.

Gönlüne abdest aldıran kişi, Allah’ın hakikatlerine temas eder, hakikatlerin mânâlarına ulaşır.

Eğer kişi çevresine zarar içindeyse, işte o kişi abdestsizdir.

Suyla abdest alsa bile çevresine zarar veriyorsa, dedikodu yapıyorsa, hor bakıyorsa, hasetlik, fesatlık içindeyse, oturduğu koltukta gurur, kibir içindeyse, çalıyor çırpıyorsa, dünya malına mülküne esir ise, işte o kişi abdestsizdir.

Allah’ın; temizlenin, gönlünüzü temizleyin, kirlilikten geçin öğütlerini anlamamış demektir.

İşte, abdestsiz Kur’ân’a dokunulmaz denilmesinde ki hikmet; gönlü abdestli olmayan, yani gönlü temiz olmayan kişi, kendi vücudundaki ve cümle varlıktaki Allah’ın hakikatlerini anlayamaz demektir.

Vâkıa 79- Ancak tertemiz olanlardan başkası ona temas edemez, onu anlayamaz.

Abdest; vücudun dışını yıkamak değil, gönlünü temizleme hakikatidir.

Eğer kendi vücudumuzdaki ve cümle varlıktaki hakikatlere temas etmek, o hakikatleri anlamak istiyorsak, gönlümüzü temizlemeliyiz.

Gönlümüzü temizlemek; ancak ve ancak yaptığımız hatalardan dönmek, kimseye zerre kadar zarar vermemek, kendimize varlık isnat etmekten vazgeçmek ve vücudumuzun hakikatleri ile, ilmi bir yol almakla olur.

Abdest; tüm fenâ hallerden temizlenmektir.

Allah’ı idrak etmek isteyen kimse, vücudunun dışını değil, gönlünü tüm cehalet hallerinden temizlemelidir.

Gönlü temizlenen kişi, kendi vücut Kur’ân’ı-nı okur, onu anlar.

Nisâ Sûresi 49- Nefslerini anlayan, fenalardan temizlenen o kimseleri gördün değil mi? Ancak Allah’ı anlamak isteyen kimseler cehaletten temizlenirler ve onlarda zerre kadar zulüm yoktur.

Gönlü abdestli olan İnsan makamına gelendir.

Gönlü abdestli olan, herkesin derdiyle dertlenir, kişilerin sıkıntılarını içinde hisseder, elinden geldiğince yardım için koşar.
Asla zengin olma, mal-mülk edinme derdine düşmez, kimseyi kandırmaz, kimseye zerre kadar zarar veremez.