KÂLB SIRRI

Nedir kâlb?

Vücudda olan bir et parçası mı?
Yoksa Hakk’a kapı açan ilâhi ışık mı?

Kur’ân’î manada kâlb nedir?

Kâlb boyutu, kâmil olmanın sırrı mıdır?

Kişiyi cebrail ile buluşturan rehber midir?

Hakk’la buluşturan bir gemi midir?

Nedir hakikatte kâlb?

Kur’ân niçin kâlb boyutuna işaret eder?
Ve onlarca ayette kâlb üzerine vurgu yapar?

Kâlb vardır kâlb’den içeri.
Kâlb vardır kâlb’den üzeri.

Kâlbin nice boyutları vardır.

Kirlenmiş, hakikatlere kapalı kâlb vardır.

Temizlenmiş, hakikatlere açılan kâlb vardır.

Kâlb: İdrakin, anlayışın, bilmenin, şahit olmanın, akıl etmenin, boyutudur.
İlâhî lütufları hissedecek, ilmin derinlerine ulaşacak olan bir boyuttur.

Kâlb sahipleri; idrak sahipleri, ilmi delillerle düşünenlerin, varlıktaki delillerle yaratılış hakikatine ulaşanların boyutudur.

Kur’ân’da kâlb ile ilgili onlarca ayet vardır.

Bu ayetleri incelersek:

“Marazlı kâlb”:
Marazlı, hastalıklı, bâtıla bulanmış, gurur kibir hastalığına kapılmış, hep kötülük üreten, zalimleşmiş, cehalet hastalığına kapılmış kâlb. Bakara Sûresi 10

“Hateme kâlb”:
Kapalı kâlb, örtülü kâlb, mühürlü kalp, idrak etmeye kapalı, düşünmeyen, kibirlikle zalimlikle örtülmüş, kendi bildiğinin yargılama alanında kalmış kâlb. Bakara Sûresi 7

“Kaset kâlb”:
Katılaşmış kâlb, sertleşmiş kâlb, hiddetli kâlb, gaddarlaşmış kâlb. Bakara Sûresi 74

“Gulfu kâlb”:
Kılıflı kâlb, sarılmış kâlb, kabuklu kâlb, bâtıl bilgilerle sarılmış kâlb, dünya boyutuna esir olmuş kâlb. Bakara Sûresi 88

“Icl kâlb”:
Kayıtlara sarılmış kâlb, bâtıla bulanmış kâlb, tapınan kalp, eşya perest, dünya perest, ilahlar var etmiş kâlb. Bakara Sûresi 93

“A’lâ kâlb”:
Yüceliklere sahip kâlb, kâlb sahibi, kâlbiyle yol bulan. Ulvî boyutlara açılmış kâlb. Bakara Sûresi 97

“Teşâbeh kâlb”:
Teşbih eden kâlb, aynısını kabul eden kâlb, benzerlikleri gören kâlb, arayan kâlb, şüphelenen kâlb, varlıktaki benzerliklerin sahibi bilen kâlb. Bakara Sûresi 118

“Şuhûd-i kâlb”
Şahit olan, bilen, gören, idrak eden, delillerle hareket eden, delillere ulaşan kâlb. Bakara Sûresi 204

“Kesebe kâlb”:
Yakınlık kuran kâlb, değişimi okuyan kâlb, akışı okuyan kâlb, Bakara Sûresi 225

“Mutmain kâlb”:
İlmen şahit olan kâlb, emin olan kâlb, delillerle hareket eden kâlb, İbrâhim’i kâlb, huzura ulaşmış kâlb, Bakara Sûresi 260

“Asimu kâlb”:
Asi olan kâlb, isyan eden, kendi bildiğinin inadında kalan kâlb, cehalete sürüklenen kâlb, Bakara Sûresi 283

“Zeygu kâlb”:
Sapan kâlb, kayan kâlb, bâtıla dönen kâlb, benliğe kapılan kâlb. Âl-i İmrân Sûresi 7- 8

“Kezzebe kâlb”:
Yalanlarda kalan kâlb, yalanlara göre hareket kâlb, yalanlara inanmış kâlb. Âl-i İmrân Sûresi 11

“Ellefe kâlb”:
Düzene, birliğe ulaşan kâlb, hakikatlerde birleşen kâlb.
Âl-i İmrân Sûresi 103

” Kafir-i kâlb”:
Örtülmüş, hakikatleri örten, kendi bildiğinden vazgeçmeyen, ilme kapalı olan, benlikle örtülü kâlb, sûrette kalan kâlb.
Âl-i İmrân Sûresi 151

“Mahs-ı kâlb”
Temizlenmiş, arınmış, halis, saf kâlb, inceleyen kâlb, öze bağlı kâlb. Âl-i İmrân Sûresi 154

“Hasret-i kâlb”:
Ayrılıkta, hasrette kalmış, özleyen, kavuşmayı isteyen kâlb.
Âl-i İmrân Sûresi 156

“Galiz kâlb”:
Katılaşmış, edepten uzaklaşmış, kırıcı, azarlayıcı kâlb.
Âl-i İmrân Sûresi 159

“Kavli kâlb”:
Sözlerde, bilgilerde, söylemlerde kalan kâlb, atalarından duyduğu sözlerde kalan kâlb, sözlerle hareket eden kâlb, söz söylemeye ulaşmış kâlb. Nisâ Sûresi 155

“Mümin kâlb”:
Emin olmuş, iman etmiş kâlb, Halk’ta Hakk’a bağlanmış kâlb. Muhammedi kâlb. Mâide Sûresi 41-113

“Ekinet kâlb”:
Örtülü, perdeli, engelli kâlb, sûrette kalan kalp, eşya boyutunda kalan kâlb. En’âm Sûresi 25

“Efidet kâlb”:
İdrak eden, hisseden, hayran olan, değişen kâlb.
En’âm Sûresi 110

“Tab’e kâlb”:
Tab edilmiş, kapanmış, mühürlenmiş, örtülmüş, baskılanmış kâlb, korkudan düşünmez olmuş kâlb.
A’râf Sûresi 100- 101

“Cinni kâlb”
Kendi idrakinden yoksun, kendi farkında olmayan, kendi aslından uzak olan kâlb, ilimden irfandan yoksun kâlb, bilmeyen kâlb. A’râf Sûresi 179

“İns-i kâlb”:
Kendinin farkında olan kâlb, kendine şahit olan kâlb, insan makamına adım atan kâlb. A’râf Sûresi 179

“Vecd-i kâlb”:
Titreyen, cazibeye kapılan, vücuda dönen, kendine gelen, vicdanlı kâlb, beşeri vücudlarda Hakk’ın vücudunu gören kâlb. Enfâl Sûresi 2

“Rabıtayı kâlb”:
Rabıta halinde olan kalp, Tevhîd şuurunda olan kâlb, her an Hakk’a bağlılık içinde olan kâlb, varlıktaki bağlılığı gören kâlb, tecelliler boyutuna ulaşmış kâlb. Enfâl Sûresi 11

“İlka-i kâlb:
Sindiren, içine alan, kabullenen, bâtılı terk edip ilme uyan kâlb. Enfâl Sûresi 12

“Hayr-ı kâlb”:
Hayra, iyiliğe, güzelliğe uyan kâlb, şefkate, rahmete, yardıma kapı açan kâlb. Enfâl Sûresi 70

“Gayz-ı kâlb”:
Öfkeli, hiddetli, kinli, nefretli, kavgalı, tartışan kâlb, egosal kâb
Tevbe Sûresi 15

“Tereddüd-i kâlb”:
Tereddüd eden, şüpheci, reddiyeci, kabul etmeyen, endişeli, rahatsız kâlb. Tevbe Sûresi 45

“Nebi kâlb”
Habere ulaşan, ilmi bilgiye ulaşan, varlığın özünden bilgilenen kâlb, varlıktan sunulan hakikatlere açık olan kâlb.
Tevbe Sûresi 64

“Nifak-i kâlb”:
Nifak içinde olan, ikilik çıkaran, bozgunculuk yapan, arabozan, ayıran, içi başka dışı başka olan, riya içinde olan kâlb.
Tevbe Sûresi 77

“Kata kâlb”:
Ayıran, koparan, zarar veren, kesen, öldüren, kıran, parçalayan, bütünlüğü bozan kâlb. Tevbe Sûresi 110

“Şedid-i kâlb”:
Sert, sıkı, şiddet içinde olan kâlb, güçlü kuvvetli kâlb.
Yunûs Sûresi 88

“Mücrim kâlb”:
Günahlarda, benlikte, suçlarda, fenalarda olan kâlb.
Hicr Sûresi 12

“Münkir kâlb”:
İnkar eden, kendi bildiğinden vazgeçmeyen, şahit olmayan, bilemeyen, hakikate kapalı kâlb.
Nahl Sûresi 22

“Gâfil kâlb”:
Gâflette olan, düşünmeyen, kendi bildiğini hakikat sana, dikkat etmeyen, derinlemesine bakmayan, farkında olmayan kâlb.
Kehf sûresi 28

“Lahiyet kâlb”:
Önemsemeyen, zayıf olan, dünyaya düşkün olan, hep kendini çıkarını düşünen kâlb. Enbiyâ Sûresi 3

“Takva kâlb”:
Fenalardan sakınan, ortak koşmayan, şuurlu olan, kötü hallerden uzak duran kâlb, takva içinde olan kâlb, kimseye zerre kadar zarar vermeyen kâlb. Hacc Sûresi 32

“Akli kâlb”:
Akleden kâlb, idrak eden, varlığın işleyişini çözen, var oluşu anlayan kâlb. Hacc Sûresi 46

“Âmâ kâlb”:
İdraksiz, göremeyen, hakikatten uzak olan, sûrette kalan, varlığın arkasını göremeyen, bilinçsiz olan, eşyayı gören, hakikati göremeyen kâlb, sûreti gören sîreti göremeyen kâlb. Hacc Sûresi 46

“Fitne-i kâlb”:
Fitnede olan, karışıklık çıkaran, sınayan, sahtelik yapan, arabozan, birliği bozan kâlb. Hacc Sûresi 53

“Hubb-i kâlb”:
Muhabbet içinde olan, sevgi dolu olan, huşu içinde olan kâlb, Muhammed sevgisine ulaşan kâlb. Hacc Sûresi 54

“Gamr-i kâlb”:
Cehaletin karanlığında olan, öfkeli olan, ahmaklık içinde olan, bilmişlik iddiasında olan, öfkeli bakan, kavga çıkaran kâlb. Mu’minûn Sûresi 63

“Ebsar kâlb”:
Basiret sahibi, geleceği gören, akışı izleyen, derinlemesine bakan kâlb. Nûr Sûresi 37

“Kulub-i kâlb”:
Değişen, yenilenen, açılan, dönen, kendini yenileyen kâlb, idrak eden kâlb, keşfeden kâlb. Nûr Sûresi 37

“Kâlbi selîm”:
Samimi, içten, huzura ulaşmış, islâm üzere olan, selâmete ulaşmış, Halk’ta Hakk’ı seyreden kâlb. Şuâra Sûresi 89

“Sagat-ı kâlb”:
Kulak veren, odaklanan, dinleyen, dikkatle samimiyetle dinleyen kâlb, Tahrîm Sûresi 4

“Rical-i kâlb”:
İleri gören, feraset sahibi, özü gören, akışı gören, bilgenin kâlbi. Ahzâb Sûresi 4

“Taammü kâlb”:
Kasıtlı, önceden plan yapan, sinsi sinsi yaklaşan, gözünü karartan, tasarlayan kâlb. Ahzab Sûresi 5

“Fezea-ı kâlb”:
Panikleyen, korkan, sarılan, kuşatılan kâlb. Sebe Sûresi 23

“Kâlb-i nuzul”:
Nuzul edilen, hakikatlerin sunulduğu kâlb, meleklerin indiği kâlb. Rûm Sûresi 49

“Belagat-ı kâlb”:
Tebliğe açık, tebliğe uyan, tebliğ eden, güzel bir şekilde açıkaylan kâlb, hakikati hissettiren kâlb, delile dayalı açıklayan kâlb. Ahzab Sûresi 10

“Kazefe kâlb”:
Sarılan, kuşatılan, uzaklaşan, uzak olan, korkulara sarılan kâlb. Ahzâb Sûresi 26

“Tamahkâr kâlb”:
Tamah eden, hırslı, göz diken, kafasına takan, çıkarı için gözünü karartan kâlb. Ahzâb Sûresi 32

“Tahir-i kâlb”:
Temizlenmiş, arınmış, kibirden kurtulmuş, benlikten kurtulmuş, fenalardan kurtulmuş, bâtıldan, hurafeden temizlenmiş kâlb. Ahzâb Sûresi 53

Gel kardeş kâlbini temiz eyle.
Ve onun kirlenmesine izin verme.

Bil ki kâlb, Hakk’ın lutüflarına açılan bir kapıdır.
Hakikati yakalayan bir ağdır.
Hakk ile senin arandaki bağdır.

Temizle kalbini ki oraya Hakk ışığı yansısın.
Sırlar ancak ve ancak, kâlbi temiz olana açılır.

Kâlbini mescid eyle Hakk’a.
Secde sırrına erenlerden ol.

Bil ki insan makamına gelmek, kâlb sahibi olmakla mümkün olur.
Bil ki Allah hakikati, “Ehl-i Kâlb” olan kişide tecelli eder.

Kâlb boyutu; idrak boyutudur, ilmi düşünme, ilmi sorgulama boyutudur, araştırma, hakikati anlama boyutudur, var oluşu çözme, varlıktaki işleyişi idrak etme, var edeni anlama boyutudur.

Gel kardeş kâlbini temiz eyle.
Ve temiz olan kâlbin, Hakk’a açılan bir kapı olsun.